Yüzyılımızın birkaç gerçek romancısından biri bizimle aynı dili konuşuyor. Yaşadığı yüzyılın dehası Jean-Paul Sartre, 1964 yılında kendini kısıtlayacağı gerekçesiyle kazandığı ödülünü reddederken Fransızca konuşuyordu. Orhan Pamuk ise 2006 yılında aynı ödülü hak etmiş tüm türk romancılar adına Türkçe olarak kabul etti. Üstelik Lev Tolstoy’un yazdıkları fazla idealistik olmadıkları gerekçesiyle usta yazar aynı ödülden mahrum kalmıştır. Orhan Pamuk tartışılmaz bir başarı yakalamış ve haklı ödülünü alarak dünya tarihinin en iyi romancıları arasına adını yazdırmıştır.
Stalin tehlikesi geçtiğinden beri belki de Kars’la bu denli ilgilenen Kars dışından bir insan olmamıştır. Kars sokaklarında kaybolup, soğuğu iliklerinizde hissetmeniz işten bile değil. Tek yapmanız gereken okumak…
Sürgün olarak Almanya’da yaşayan, adının ve soyadının ilk harflerinden oluşan kısa adıyla Ka, bir anda kendini Kars’ta, karın yolları kapattığı bir zamanda soğuğun ve kargaşanın arasında kendisini bulur. Belediye başkanı bir suikaste kurban gittiği için Kars yerel seçimlere hazırlanmaktadır ve o sıralar türbanlı kızların başlarını açmayı reddettikleri için okula alınmayışları, gizemli genç kız intaharları ve Refah Partisi’nin çaresiz işsizler ordusunu tesiri aştına alan dini yaklaşımları ve maddi destekleriyle favori oldukları seçimlere hazırlanırken devletin kurumlarının ‘Refah’ harekatları Ka’yı bir anda kendini içinde bulduğu konular arasındadır. Okuldan arkadaşı İpek’in, bir diğer okul arkadaşı Muhtar’dan ayrıldığını duyar duymaz soluğu Kars’ta alan Ka, mecburen terk ettiği ülkesinde tesadüfen ülkesiyle tanışır. Kars’ın tarihi, etnik yapısı ve dokusu Ka’nın üzeriden okuyucuya anlatılmaktadır.
Romandan Bir Soluk
Seçime 4 gün kala, enstitü müdürü türbanlı kızları okula almadıkları için öldürülür. Müdürün üzerindeki bant kaydından bu suikastin şeriatçılar tarafından yapıldığı kesinleşir. Bunun ardından Refah Partisi il örgütü şimşeklerin hedefi olur. Çünkü parti o sıralar türbanlı kızların okullara girmesini sağlamak için her şeyi yapacakları parolasıyla öne çıkmaktadır . Herşey çok iyi giderken, seçimlere 4 gün kala parti böyle bir suikastin yapılmasını sizce ister miydi? Eğer parti bu suikaste etkimemişse, parti tabanının kontrolsüzlüğü böyle bir sonuç doğurmuş olabilir mi? Yoksa suikastin altında Refah Partisi’nin hedef olmasını isteyen başka güçler mi var?
ÖZDEN